Anasayfa gelbaba Gelbaba Portal gelbaba Gıda gelbaba Pesketaryen Beslenme Nedir?

Pesketaryen Beslenme Nedir?

Gıda
24 Kasım 2022 Perşembe
Pesketaryen Beslenme Nedir?

İnsanoğlu teknolojinin gelişmesi ve internet ile bilgiye daha kolay ulaşabilmesi ile beslenme alışkanlıkları ve çeşitlerini daha fazla araştırır hale geldi. Hemen herkes kendi sağlık, ekonomik ve sosyal çevre koşullarına göre şekillenen beslenme şekillerine yönelmeye başladı.

Pesketaryenlik Nedir?

Pesketaryen kelime anlamı olarak İtalyanca pesce; "balık" ve İngilizce vegetarian; "vejetaryen" kelimelerinden türetildiği düşünülen balık ve deniz ürünlerinin tüketildiği bir beslenme şeklidir.

Pek çok kişinin hakkında fikir sahibi olmadığı, az bilinen bu beslenme şekli, aslında vejetaryen beslenmenin bir alt sınıfıdır demek mümkün. Vejetaryenlerden farkı hayvansal ürün olarak balık başta olmak üzere deniz mahsullerini tüketiyor olmalarıdır. Balık ve deniz mahsulleri yiyebilen vejetaryenler olarak kısaca tanımlanmaktadır.

Vejetaryenliğe çok yaklaşmalarına rağmen hayvansal ürün tüketiminde deniz mahsullerini ve balığı beslenme programlarının içerisinde dahil eden pesketaryenler bu sayede omega-3 yağ asidinden faydalanabildikleri için bu tarzı benimsemişlerdir diyebiliriz. Ayrıca LDL kolesterol azaltan, ateroskleroz gibi kalp-damar hastalıkları riski azaltan deniz ürünleri, beyin ve kalp sağlığı için de son derece önemlidir. Vejetaryenlikte insanlar ihtiyacı olan günlük proteinlerini yeteri kadar alamayabilirler, bu açıdan da uygulaması nispeten zor bir diyettir. Pesketaryeler balık ve deniz ürünleri sayesinde bu konuda avantajlıdır, ayrıca yağlı balıklardaki D vitamini de vücudun ihtiyaçlarını karşılaması açısından kullanılmaktadır.

Deniz ürünleri potasyum, selenyum, iyot açısından da zengin ürünlerdir. Bu ve bunlara benzer faydalarından dolayı pesketaryenlik tercih edilmektedir.

Pesketaryen beslenmenin faydaları ve zararları ile ilgili başlıklarda bu konuya daha detaylı bir şekilde değineceğiz.

İlkeleri

Standardın dışındaki her beslenme şeklinin ve diyetin kendine özgü ilkeleri yani prensipleri bulunmaktadır. Bu ilkeler insanları yemeye alıştıkları gıdalardan mahrum bırakabileceği için sağlam bir irade gerektirmektedir. Her diyetin zorluğu, beslenme alışkanlığı değiştirmenin güçlüğü onu uygulayanın iradesine bağlı olarak değişmektedir. Sağlık ya da farklı etik koşullardan doları beslenme şeklini değiştirmek isteyenler, uygulamayı düşündükleri diyet programının ilkelerine uymalıdır.

Beslenme şekilleri farklılaştıkça buna bağlı olarak ilkeler de çeşitlilik göstermektedir. Pesketaryen beslenmenin ilkeleri de uzun yıllar içerisinde uygulayanların katkıları ile şekillenmiştir.

Öncelikle pesketaryenliği, bu beslenme şekline yakın olan vejetaryenlik ile kıyaslayarak ve farklarını ortaya koyarak incelersek ilkelerini de bir anlamda aktarmış olacağız.

Pesketaryen beslenmede su ürünleri dediğimiz balık ve çeşitli deniz canlılarının tüketimi hayvansal gıdalar olarak tercih edilmektedir. Vejetaryen beslenmede bu tüm hayvan etleri ve deniz canlılarını dışarıda tutacak şekilde gerçekleşmektedir. Yapısı itibariyle vejetaryen beslenme düzeni ile çok benzerdir fakat sadece et seçimi balıktan yana yapılır.

Benzerliklerine baktığımızda iki beslenme şeklinde de hayvan eti dışındaki yan ürünlerin tüketilebildiğiniz görmekteyiz. Bunlar yumurta, süt ve süt ürünleri gibi et dışındaki gıda çeşitleridir.

Etik Açıdan Pesketaryenlik

Beslenme şekillerinin sağlıklı bir yaşam sürme adına insanlar lehine tek taraflı bir fayda sağladığı düşünülebilir. Sonuçta pek çok kişi kendi vücut ve akıl sağlığı açısından en iyisini talep eder. Diğer yandan da insandan insana olduğu gibi bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye değişen beslenme alışkanlıklarını terk edip farklı sağlık, sosyal ya da etik nedenlerle Pesketaryen, vejetaryen ya da vegan beslenmeye yönelim her geçen gün artmaktadır.

Yukarıda saydığımız nedenler beslenme alışkanlıklarını değiştiren ya da bir diyet programını yaşam biçimi haline getirenlerin tek dayanağının sağlıklı yaşam olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Toplumdaki bilinç arttıkça etik nedenlerin bu konuda belirleyici olmaya başladığı da aşikar.

Bu noktada veganlık etik bir beslenme alışkanlığı olarak duyarlı insanların çokça tercih etmeye başladıkları bir hayat tarzıdır. Bireysel ahlak değerlerinden beslenen bu tutum farklı beslenme şekilleri için de değişik şekillerde uygulanabilir.

Etik veganlık örneğinden yola çıkarak Pesketaryen diyeti ile ilgili uygulayıcılarının ne gibi etik değerleri benimsediğini anlamaya çalışacağız.

Etik veganlık sadece hayvansal ürünleri yememek şeklinde dar bir çerçeveye sığdırılabilecek bir konu değil. Vegan hayatı benimseyenlerin bu beslenme şekli dahil olmak üzere özen gösterdikleri pek çok konu bulunmaktadır. Etik kelimesinin anlamına binaen veganlığın uygulanma şekli de doğru bir insan olmak şeklinde kişinin tüm davranışlarına yansımaktadır.

Veganlar bitkisel ürünlerle beslenmenin yanında hayvan istismarı yoluyla yapılan ürünlerle temastan kaçınmayı da bir hayat felsefesi olarak belirlemiş kişilerdir. Örneğin veganlar her türlü hayvansal ürünü gıda olarak tüketmemekle birlikte deri ve yünden yapılmış giysiler giymemeyi, hayvanlar üzerinde test edilen ürünleri kullanmamayı, kısacası hayvanların sömürüldüğü hiçbir sürecin içerisinde tüketici ya da destekleyici olarak yer almamayı yaşam felsefesi haline getirmiş kişilerdir.

Etik beslenme alışkanlığı ve hatta etik bir yaşam konusunda en çarpıcı örneklerden biri olan veganlık etik pesketaryenlik konusunu anlamak için de önemli bir referanstır. Pesketaryen diyet menüsü içerisinde yer alan balık ve çeşitli su ürünlerinin tüketimi, süt ve süt ürünleri gibi diğer hayvansal yan ürünlerin tüketimi etiklik konusunda veganlık ile karşılaştırılmayacak derecede farklılıklar ortaya koysa da pesketaryenliğin de kendine has bir duruşu ve az da olsa hayvansal ürünlerin tüketimine etik bir katkısı bulunmaktadır.

Dünya üzerindeki et tüketiminin en büyük iki kaynağı olan kırmızı ve beyaz eti yemeyen pesketaryenler bu beslenme davranışını ne kadar etik anlayış içerisinde gerçekleştiriyorlar o da tartışmaya açık bir konu. Bu hayvanların etini yememekle beraber her türlü yan ürünü (süt, yumurta, deri, yün vs.) kullanmada sorun görmüyorlar. Yine de endüstriyel et tüketiminin iki dev türüne olan mesafesi nedeniyle anlaşılabilir bir etik tutum içerisinde oldukları söylenebilir.

Pesketaryen Beslenme Sağlıklı Mı?

İnsanlar daha sağlıklı bir hayat sürebilmek adına beslenmelerine dikkat etmek zorundadır. ''Ne yiyorsan osun'' sözünden hareketle beslenme alışkanlıklarımız ve aldığımız gıdalar tüm metabolizmanın işleyişinde en önemli faktördür. Ekonomik imkanlar, sosyal çevre, eğitim seviyesi, bireysel hassasiyetler, sağlık nedenleri gibi bek çok sebep insanları alternatif beslenme şekillerine yönetmektedir.

Pesketaryen Beslenmenin Faydaları

Balık ve deniz ürünleri dışında diğer hayvansal etleri yememeyi esas alan Pesketaryen beslenmenin faydaları her geçen gün yapılan araştırmalarla kanıtlanmaktadır. Pesketaryen beslenmeyi vejetaryen, vegan ya da ketojenik beslenme gibi benzer alternatiflerinden daha faydalı yapan özelliği balık tüketimi olarak gösterilmekte. Yüksek oranda Omega 3 yağı içeren balık kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu etki göstermektedir. Omega 3'ün insan vücuduna daha pek çok katkısı bulunmaktadır. Kemikleri güçlendiren, unutkanlığın önüne geçen hatta Alzheimer'ı bile önleyen Omega 3 günümüzün olmazsa olmaz vitaminlerinden birisi. Balıkta bulunan ve göz sağlığına da iyi gelen Omega 3 pesketaryen beslenme sürecinin öne çıkmasına neden olan faktörlerden birisidir. Aşağıda da paylaşacağımız, farklı vejetaryen beslenme tarzları üzerinde yapılan araştırmaların sonuçları da gösteriyor ki pesketaryenlik diğer beslenme türlerine göre daha makul bir seçenek.

Yapılan bir araştırmada vejetaryen beslenenlerde et yiyenlere göre %22 daha az bağırsak kanseri vakası görülmüş. Vegan beslenenlerde bu risk oranı %16 daha az olarak saptanmış. Bu araştıma sonucuna göre en az risk taşıyan grubun pesketaryen beslenenler olduğu ortaya çıkmıştır.

Uzmanların da sık sık dile getirdikleri düzenli balık tüketiminin karşılığı olarak ayda en az bir kere balık yiyen ve diğer et ürünlerini hiç tüketmeyen pesketaryen beslenenlerde, kırmızı ve beyaz et tüketenlere oranla %43 daha az bağırsak kanserine yakalanma riski gözlemlenmiş.

Kısacası pesketaryen beslenmenin artıları balık eti tüketiminden kaynaklı; göz sağlığına faydaları, kalp damar hastalıklarını önleyici olması ve kemikleri güçlendirmesi şeklinde özetlenebilir.

Pesketaryen Beslenmenin Zararları?

Bir üst başlıkta pesketaryen beslenmeyi benzer alternatiflerine oranla büyük oranda övdüğümüz aşikar. Beslenme şekillerinin detaylı bir şekilde ele alınması ile en tavsiye edileninin dahi zararları olduğu noktalar bulunabilir. Pesketaryen beslenmenin zararları konusunda bu beslenme şeklini uygulamak isteyenlere bazı hatırlatmalarımız olacak.

Peskateryen beslenme uygulanması açısından pahalı bir diyet diyebiliriz. Balık ve deniz mahsulleri fiyatları ülkemizde de kırmızı et ve beyaz ete göre ortalamanın üzerinde seyretmektedir.

Pesketaryen beslenme civa miktarı yüksek bir beslenme şeklidir ve uzun vadede vücuda zararı bulunmaktadır. Bu nedenle bazı balık türleri ve deniz canlılarının tüketimine dikkat edilmelidir.

Ayrıca pesketaryen beslenmenin B12 eksikliğine de sebep olduğu gözlenmiştir.

Diğer Beslenme Akımları

Dünyada kabul görmüş ve pek çok insan tarafından uygulanan beslenme modellerine yazımızın bu bölümünde yer veremeye çalışacağız.

Paleolitik Diyet

Paleo diyeti olarak da adlandırılan bu beslenme şekli tabiri caizse mağara insanlarının yediklerini yemek olarak özetlenebilir. Paleo ismi, paleolitik taş devrinden gelmektedir. Bu diyet paleolitik taş devri dönemin beslenme şartlarını yansıtan yani daha çok hayvansal beslenmenin ön planda olduğu bir modelidir. Diğer pek çok beslenme ve diyet şeklinde olduğu gibi bazı besinler serbest bazıları yasaktır.

Binyıllar önce ilkel hayatta yaşamış insanların beslenme tarzını baz alan bu beslenme şekli için çağlar öncesinden bu yana genetik ve anatomik olarak çok az değiştiğimizi söyleyen, insan sağlığı için en iyi beslenme şeklinin o dönem şartlarında oluşan beslenme tarzının olduğunu savunan bilim insanlarının bilgileri doğrultusunda şekillendiği söylenebilir. Avcı-toplayıcı dönemde insanlar her türlü hayvan etini, doğada buldukları bitkileri yemek olarak tüketmekteydi.

Paleo diyette temel prensip her türün evrimsel süreçte ataları tarafından uygulanan diyete göre genetik olarak adapte edilmesidir. Bu bilgiden hareketle Paleo diyette her türlü hayvansal et ve yağ yenebilmekte, işlenmiş tüm ürünlerden kaçınılmaktadır. Sadece hayvansal ürünler değil, diğer işlenmemiş bitkisel ürünler de bu beslenme şekline dahil edilebilir.

Uygulanan klasik bir Paleo diyette günlük alınacak kalori miktarları ve temin edilen kaynakları şu şekildedir. %35’i yağlardan, %35’i karbonhidratlardan, %30’u da proteinlerden.

Et, balık, yumurta, sebze, meyve, kuruyemiş, tohumlar, otlar, baharatlar, sağlıklı katı ve sıvı yağlar paleolitik beslenmede tüketilen yiyecekler iken, işlenmiş gıdalar, şeker, alkolsüz içecekler, tahıllar, çoğu süt ürünü, baklagiller, yapay tatlandırıcılar, bitkisel yağlar, margarin ve trans yağlar uzak durulması ya da hiç tüketilmemesi gereken listeyi oluşturmaktadır.

Gezgensel Sağlık Diyeti

İnsanların diyet yaparak elde etmek istedikleri bazı temel faydalar bulunmaktadır. Zayıflamak ya da zayıf kalmak, hastalıklardan arınmak ve bazı besinlerin mucize diyebileceğimiz etkilerinden yararlanmak.

Farklı toplumların birbirinden çok farklı beslenme tarzlarına sahip olması nedeniyle geleneksel sağlık diyeti ile ilgili dünya üzerindeki her toplumun kendine özgü beslenme alışkanlıklarının olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalar ve kabul gören diyet programları içerisinde 7 ayrı diyet modeli öne çıkmaktadır.

Dünyada geleneksel olarak kabul edilen beslenme tarzlarına aşağıda maddeler halinde yer vermeye çalışacağız.

  • Eski Japon diyeti: Alışılagelmiş besinlerin dışında bir gıda portföyüne sahip olan bu beslenme şekli soya ürünlerinin çok sık kullanıldığı bir modeldir. Kabuklu deniz ürünleri ve balıklar, sebzeler özellikle turşu formları, taze meyveler, yeşil çay, yosun ve mantarın bu beslenme modelindeki yeri oldukça fazladır. Taneli çorbalar, soya sosu, miso, sirke, mirin gibi fermente soslar yanısıra haşlanmış pirinç Eski Japon diyetinde yoğun olarak tüketilmektedir.
  • Çin diyeti: Sebze turşuları, salamura ya da kurutulmuş sebzeler, deniz anası, balık köftesi, tuzlu balıklar, çorbalar, tavuk gibi kümes hayvanları, tofu ve ürünleri, pirinç, pirinçten yapılmış atıştırmalıklar, fermente edilmiş soslar ve tuzlanmış veya taze yumurta bu diyetin temel gıdalarını oluşturmaktadır.
  • Yeni Nordik diyeti: Yüksek lifli bitkisel gıdalar, taze meyveler, orman meyveleri, tam tahıllar, kolza tohumu yağı, kuru yemişler, balık ve az yağlı süt ürünleri bu modelin besinleri arasında yer almaktadır.
  • Akdeniz diyeti: Taze sebzeler, meyveler, baklagiller, tahıllar ve kuruyemişler ile pişirme esnasında zeytinyağı kullanılan geleneksel diyet modelidir. Akdeniz diyetinde balık ve kabuklu deniz ürünleri bolca tüketilirken, kırmızı et, şeker ve tatlılar çok daha azdır.
  • Persiyan diyeti: İran, Afganistan, Tacikistan, Özbekistan, Basra Körfezi ülkelerinde tüketilen besinlerden oluşan bir diyet şeklinde değerlendirilebilir. Bu beslenme şeklinde pirinç her haliyle tüketilmektedir. Buharda pişirilmiş, pilav, sarma, dolma bunlardan bazılarıdır. Ayrıca köfte tarzı etler, çorba, irmikli yemekler, helva gibi irmikli tatlılar, sütlü tatlılar sık görülmektedir. Persiyan beslenme modelinde en değerli baharat olarak safran öne çıkmaktadır.
  • Meksika diyeti: Meksika diyetinde kırmızı et ve baharatlar da ana besinlerdir. Yumru ve kök sebzeler, tahıllar, mısır, baklagil ve sebzeler de sık tüketilmektedir. Kuru soğan, sarımsak ve doğal baharatlar Meksika beslenme modelinin vazgeçilmezleridir. Meksika fasulyesi, süt ürünleri ve turunçgiller de aynı şekilde tercih edilen besinler arasındadır.
  • Atlantik diyeti: Pirinç, makarna, patatesin yoğun tüketildiği Atlantik diyetinde, ekmek, zeytinyağı, taze meyve ve sebzeler de ana aktörlerdir. Kestane ve ceviz gibi kuruyemişlerin de yer aldığı bu beslenme şekli balık, yumurta, kırmızı et seçeneklerine de yer vermektedir. Atlantik beslenme şeklinde pastacılık ve fırın faaliyetleri son derece yoğundur.

Vegan Beslenme

Yazımızın başından itibaren pek çok diyet ve beslenme şeklinin özellikle etik yaklaşım açısından zirvedeki ismi olan vegan beslenmeye sıkça değindik. Vegan beslenme her türlü hayvansal gıdayı tüketmeme üzerine kurulmuş, ayrıca hayvan sömürüsüne de şiddetle karşı duran bir anlayıştır.

Vejateryen Beslenme

Vejataryen beslenme her türlü hayvan etinin yenmemesini ana prensip olarak belirlendiği bir beslenme şeklidir. Fakat bunun yanında yumurta da dahil olmak üzere süt ürünleri gibi diğer hayvansal ürünlerin tüketimi mu beslenme şeklinde serbesttir. Ayrıca yine veganlıktan farklı olarak deri, yün gibi hayvansal ürünler kıyafet vb. alternatif ürünler olarak kullanılmaktadır.

Frutaryen Beslenme

Frutaryen beslenenler, sadece et ve et ürünlerinden, hayvanlardan elde edilen ya da hayvanlar üzerinde test edilerek hazırlanan ürünlerden uzak durmanın dışında sebzeleri de hayatlarından çıkarıyorlar. Genel olarak bitkilerin de bir yaşama hakkı olduğunu savunmaları ve tüketilirken acı çektiğine inanmalar bu beslenme şeklinin en sıra dışı yönüdür.

Frutaryen beslenme ya da frutaryenizm kısaca meyvecilik olarak tanımlanabilir. Meyvenin ağaçlar tarafından bırakıldığını ve hayvanlar ya da insanlar tarafından yendiğinde, çekirdeklerinin çok daha farklı yerlere ulaşabileceğini düşündüklerinden, meyve yiyorlar fakat sebze yemiyorlar.

Raw Foof ( Çiğ Beslenme Diyeti)

Besinleri, sebze ve meyveleri, en saf haliyle tüketmeye dayalı bir beslenme biçimidir. Bu beslenme şeklinde besinler işlem ve ısı görmeden tüketilmektedir. Burada amaçlanan sebze ve meyvelerin içerisindeki her şeyin canlı olarak vücuda girmesidir. İlk insanların doğada buldukları her şeyi pişirmeden tükettikleri ilkesinden referans alan çiğ beslenme diyeti ateşin bulunmasına kadarki insanoğlunun yeme içme alışkanlıklarını sürdürmeyi amaçlıyor.

Glutensiz Beslenme

Gluten içeren besinlerin tüketilmemesi olarak kısaca tanımlanabilir. Bu beslenme şekli çölyak hastalığı ve gluten duyarlılığı bulunan kişiler için bir tedavi niteliği de taşımaktadır.

Ekmek başta olmak üzere hamur işlerinde, kuskus, bulgur, çorba ve hububatlarda, malt ürünlerde gluten bulunmaktadır.

Benzer Yazılar

Gelbaba İşletme

Markanız için hemen işletme hesabı açın.

Hesap Aç
Gelbaba İşletme

Markanız için hemen işletme hesabı açın.

Hesap Aç

Benzer Yazılar

Gelbaba İşletmeye Katılın

Hemen ücretsiz kaydolarak üyeliğinizi başlatın.

Ücretsiz İşletme Hesabı Açın